2 Nisan 2013 Salı

Başka bir alternatif tedavi - GERSON


 - Alternatif tedavi Gerson -
okuduğum bir yazı gerson tedavisi hakkında 



TELEVİZYONDA bir programa konuk olarak katılan gastroenteroloji uzmanı hekime spiker soruyor: "Ortalama olarak bir insanın midesi ne büyüklüktedir?" Doktor yanıtlıyor: "Kişiden kişiye değişmekle birlikte genelde bir insanın kendi yumruğu kadardır. Fakat yedikçe esneme özelliğine sahiptir."
Okuduğum kitabı bir kenara bırakıp elimi yumruk yaparak bakıyorum. İrice bir elma büyüklüğünde. Doktor konuşmasına devam ediyor: "Normalde bir seferde yememiz gereken ölçü iki avucunu bir araya getirdiğinde içine alabilecek tepeleme miktarı geçmemeli."
Sonra iki avucumu bir araya getirip tekrar bakıyorum. Türk geleneklerine göre bir akşam yemeğinde, hele de iftar sofrasında yediklerimizi hayalimde avucumun içine sığdırmaya çalışıyorum. Önce bir tas çorba. Ohoo avucum çoktan doldu. Sonra üzerine etli bir yemek, pilav, patates ya da makarna, yanında salata ve zeytinyağlı...
Mide gerildi ama daha sırada tatlı var. İki dilimcik baklava, belki de muhallebi. Şimdi bunun üzerine güzel bir de çay içilir. Çayın yanında ufacık bir kurabiye de hiç fena olmaz. "Artık yeter" raddesine geldikten sonra televizyon başına geçilir. Mide çatladı çatlayacak ama meyveler de pek tazeymiş. Hem iyi gelir, yediklerini bastırır, dizi seyrederken yediğini bile fark etmezsin.
Bir dilim karpuz, biraz üzüm, biraz kiraz. Bütün bunları düşünürken hâlâ avucuma bakıyorum. Ne bir avucu, ne iki avucu... Bu yiyecekler dört avucu doldurur da taşar bile. Ama olsun, "Can boğazdan gelir" demiş atalarımız. Ya sonra ne olur? Bir süre sonra kendini iyi hissetmediğin bir gün doktora gidersin.
Diyabet, gut, damar sertliği, kanser gibi hep başkalarında duyduğun ama kendine hiç yakın etmediğin hastalık ismi kendi isminin altına teşhis olarak yazılıverir. Hastalığın gerçek sebebi ister genetiksel, ister stres her ne olursa olsun bütün bu hastalık için her doktordan aynı tavsiyeyi duyarsın: "Dengeli beslenme ve spor şart. Daha çok sebze ve meyve ağırlıklı yiyecekler bundan sonraki beslenme tarzını oluşturmalı."
Doktor tavsiyelerini takiben eş dost sohbetlerinde devreye "yiyeceklerde hormon, organik gıda, sentetik boyalar, genleriyle oynanmış yaratık tavuklar" gibi konular girer. Kafan allak bullak, sağlık alarm zillerinin hepsi aktif, ne yapacağını bilemez, çaresiz donakalırsın.
Kanser gibi kronik hastalıkların teşhisi konduğu anda uzman doktorların tedavisi devam ederken hastaların % 80'den fazlası modern tıbbın haricinde farklı (alternatif tıp) tedavi yolları aramaktadır. Alternatif tıp, geleneksel ve doğal bitkilerin hasta tedavisinde kullanılmasıdır. Modern tıbbın çaresiz kaldığı durumlarda devreye sokulan bu tedavi yöntemleri, para kazanmak için her türlü üçkâğıdı kullanan insanlar tarafından suiistimal edildiği için birçok hekimin şiddetle karşı çıktığı bir uygulama haline dönüşmüştür.
Hekimlere hak vermemek mümkün değil; çünkü ülkemizde alternatif tıp "kocakarı ilacı" ya da "aktarlar kültürü" dediğimiz alanda sıkışıp kalmıştır. Üzerinde yeterince bilimsel araştırmanın uygulanmamasının arkasında ise konuya ilgisizlik mi yoksa medikal dünyaya akan paranın farklı kanallara yönelme korkusu mu yatmaktadır artık orasını bilemeyiz.
Oysa 1930'larda Alman Dr. Max Gerson tarafından bulunan ve "Gerson tedavisi" olarak adı geçen tedavi, özellikle Amerika'da tıp doktorlarının kanser tedavisinde tamamlayıcı tıp olarak destek aldığı, üzerinde bilimsel araştırmalar yaptığı bir yöntem olmuştur.
Tamamen doğal beslenmeye ağırlık veren bu tedavi, ülkemizdeki birçok sanatçı ve politikacılarımızın kanser tedavisi gördüğü Amerika'daki MD Anderson Kanser Merkezi'nde de alternatif tıp olarak onkologlar tarafından uygulanmaktadır.
Gerson tedavisine şöyle bir bakıldığında, aslında hekimlerin hastalara genelde önerdikleri yeme ve yaşama tarzının bir özeti olduğu ortaya çıkar. Bu tedavi hekim kontrolünde uygulanırken en çok karşılaşılan sıkıntı, hastaların fazla yeme alışkanlıkları.
Tavsiye olarak hastaların önce bir nevi oruç tutarak midelerini dinlendirmeleri ve midelerinin normal boyutlarına geri dönmesi öneriliyor. Sanırım bu öneri sırasında hekimler "sadece bir avuç dolusu yiyecek" kuralını göz önünde bulunduruyorlar.
Ramazanı bir fırsat olarak görüp midelerimizi normal boyutlarına döndürmemiz aslında hiç zor değil. Yeter ki sofradan doymadan kalkmayı becerebilelim. Nick Cave'in çok güzel bir sözü vardır: "Beyniniz midenizin değil, mideniz beyninizin esiri olsun. Yedikleriniz bir gün sizi yemesin!"

Gerson tedavisinin ana kuralları

BU tedavi kesinlikle doktor denetimi altında vücuttaki gelişme ve değişiklikleri sürekli kontrol eden laboratuvar testleri eşliğinde uygulanıyor. Ana prensip, vücudun inanılmaz "kendi kendini tedavi" mekanizmasının doğal yiyecek ve içeceklerle son sürat devreye sokulmasıdır.
Kanser, eklem rahatsızlıkları, kalp hastalıkları, alerji gibi kronik problemlerde başarılı sonuçlar alınmış, bilimsel araştırmalara son 5 yıl içerisinde daha çok hız verilmiştir. İşte çok sayıdaki ana kurallardan sadece birkaçı:
1. Her türlü içme suyu aslında içilir nitelikte değildir. Mümkünse alkali, doğal kaynak suyu tüketilmelidir.
2. Yediğiniz sebzelerin sadece % 30'unu pişmiş, diğerlerini çiğ olarak tüketin. Pişmemiş sebze ve meyvenin taze sıkılmış suyu, vücuttaki toksik maddeleri yıkayarak bağışıklık sistemini ayağa kaldıran mucizevi bir içecektir. Hastalık anında saat başı taze sıkılmış bir bardak organik sebze ve meyve suyu içilmelidir.
3. Şekeri ve şekerli her türlü yiyeceği minimuma indirgeyin.
4. Et ve süte veda edip bir süre protein ve kalsiyum ihtiyacınızı bitkilerden sağlayın.
5. Stres yaratan kişi ve ortamlardan uzak durun.
6. Onsuz yaşamam listesine brokoliyi, kantaron otunu, C vitaminini ve selenyum taşıyan yiyecekleri, badem ve cevizi, keten tohumunu, buğday çimini, sarmısağı mutlaka ilave edin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder